“RÜZGÂR EKEN FIRTINA BİÇER”
Toplum olarak bütün bireyler öfke ile kalkıyor, öfke ile oturuyor. Öfke öyle bir hal almış ki Pazar yerlerinde, trafikte, okullarda, komşuluk ilişkilerinde, akraba bağlarında, miras paylaşımlarında…
Küçücük bir münakaşayla başlayan kavganın boyutu cinayet ve yaralanmalarla neticeleniyor. Ve iki tarafta bu olay neticesinde aileler mağdur oluyor. En büyük zararı yine onlar çekiyor. Bunu cezaevlerindeki görüş günlerinde ve hastanelerin ziyaret saatlerinde görmek mümkün oluyor. Gerçek pehlivan rakibini er meydanında yenen değil, öfkelendiğinde öfkesini yenebilendir. Bir anlık öfke her insanın akıl melekesini ortadan kaldırır. Hakikati gören gözler öfke anında kör olur.
Hâlbuki bilebilseydik;
kazanılan hiçbir münakaşa, hiçbir kavga ve tartışma yoktur. Sonu muhakkak hüsrandır. Bütün büyük yangınlar bir kıvılcım ile başlar. Haklı bile olsak, kavgaya varan tartışmalarda; “sen haklısın” diyebilme erdemini gösterebilmek olayın kapanması demektir. Bir düşman için, en güçlü silah fitnedir. Fitne ateştir. Yaklaşanı yakar, kül eder. Bir şeyin şuûsu (dedikodusu), vukuundan(olmasından) daha kötüdür. Bu şekilde fitne tohumunun ekilmesindeki en önemli etken olan dedikodu, algı operasyonu, fitnenin önüne geçilmesine engel olur.
Hoca merhum merkebine ters binmiş vaziyette yolda giderken, bunu gören bir yolcu şaşkın vaziyette sorar;
-Hocam merkebe niçin ters bindiniz?
Hoca merhum:
-Arkamdan gelen tuzakları görebilmek için.
Yolcu:
-Hocam ya tuzaklar önden geliyorsa?
Hoca merhum:
-Önden gelen tuzakları bizim Karakaçan’ da görür, der. Kıssadan hisse…
Akıllı insan, doğruyu, yanlıştan ayırt edebilendir. Tarafını doğrudan yana kullanandır.
“Edep Bir Taç İmiş, Ol Nuru Hüdadan,
Sen Giy O Tacı, Kurtul Her Beladan.”