Dolar 38,1008
Euro 43,4851
Altın 4.076,20
BİST 9.317,24
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Antalya 21°C
Parçalı Bulutlu
Antalya
21°C
Parçalı Bulutlu
Paz 21°C
Pts 22°C
Sal 24°C
Çar 21°C

Mahremiyetin yok sayılması

27 Şubat 2024 18:42
52

”Mahremiyetin yok sayılması toplumsal çürümeye ve travma toplumunu oluşturmaya zemin hazırlamaktadır”

Sosyal medyanın toplum ve bireyler tarafından aktif bir şekilde kullanılarak hayatımızın bir parçası haline gelmesi ile evlerimize kadar girdiği günümüzde, iş hayatı ve gündelik yaşamımızı kolaylaştırsa da özellikle aile ve çiftleri olumsuz yönde etkiliyor.

Bazı değerlerin yok sayılması toplumsal çürümeye ve travma toplumunu oluşturmaya zemin hazırlamaktadır. Sanayileşme sürecinin toplumsal yapıya entegre olmasıyla teknolojik gelişmeler, bunun yanı sıra sosyal medyanın toplum ve bireyler tarafından aktif bir şekilde kullanılarak hayatımızın bir parçası haline gelerek, evlerimize kadar girdiği günümüzde, iş hayatı ve gündelik yaşamımızı kolaylaştırsa da özellikle aile ve çifleri olumsuz yönde etkilemesi sosyolojik perspektifte tüketim aracı olarak gördüğümüz sosyal medya araçları bireyler tarafından tüketildikçe, tükenen bir toplum haline dönüştüğümüzü görmekteyiz.

Telefon ve sosyal medya her şeyden önce bir uyarıcı obje olarak değerlendirilmelidir. Sürekli olarak sosyal medyadan gelen çağrılar ve mesajlar ile bireyler neredeyse saat başı gelen bildirimleri kontrol etmektedirler. Her saat başı sosyal medyayı kontrol etme ifadesi kulağa ne kadar ürpertici gelse de çoğu insan bunun farkında olmayıp sosyal ağlarda zihinleri uyuşturulurcasına sürekli telefon ile bağ kurmaktadır. İlişkiler bakımından kadın ve erkekte belirli bir süreçten sonra güçlü bir iletişim örüntüsü kurulamamakta, ilgi ve gerekli aidiyet hissi sağlanmadığı için de ilişkilerde kopukluk ve uzaklaşma beraberinde gelmektedir.

Mikro aldatma; gerçek hayatta bireylerin bir ilişki içerisindeyken sosyal medya platformlarında ilgisini çeken ve hiç tanımadığı kişilerle takipleşip, fotoğraflarını beğenip sanal olarak iletişim içerisine girmeyi ifade etmektedir. Bireyler gerçek hayatta kolay kolay konfor alanını bozmak istemedikleri için sosyal medyada yapılan bu etik dışı davranışlar ile çiftler arasında kurulan aşkı, sevgiyi ve güveni zedelemekle birlikte gerçek bir aldatma ve ayrılık sürecine varabilmektedir. Böylece sosyolojik perspektifte tüketim aracı olarak gördüğümüz sosyal medya araçları bireyler tarafından tükettikçe tükenen bir toplum haline dönüştüğümüzü görmekteyiz.

Birliktelik sürecinde sosyal medyada tanımadıkları insanlarla karşılaşmakta, birbirlerinin takipçilerini gözlemleyebilmekte, son görülme saatlerini rahatlıkla kontol edebilmektedirler. Hatta partnerler birbirlerinin sosyal medya sayfalarında hiç tanımadığı yüzlerle takipleştiklerini gördüklerinde şüphelenmekte; birbirlerine karşı güvensizliğe ve tartışmalara dönüşüp terapilere geldiklerini gözlemlemekteyim. Sosyal medya bireyleri o kadar çok metalaştırdı ki, insanların önüne sermiş olduğu çevrimiçi özelliği, en son internete ne zaman girildiği gibi hizmetler ile bireyleri kontrol etme davranışına itmektedir. Bunun yanı sıra sosyal medyanın son görülmeyi kapatma veya okunma bilgisini kapatma özelliklerin gelmesi çifler arasında aldatılma kaygısı, öfke ve yetersizlik hissi gibi duygu durumlarına sürüklenmenin yanı sıra bireylerde toplumsal yabancılaşmayı beraberinde getirmektedir.

Özellikle Türk toplumundaki aile ve ilişki yapısına geçmişten günümüze baktığımızda 2000’li yıllara kadar mahremiyet yani gizliliğe önem veren, aile ve ilişki içersinde olan bireylerin toplum ilişkilerinde bir adım daha geride olduğu, ev içindeki özel hayat sadece evde kalan bir özelliğe sahipti ancak 2000’li yıllardan günümüze kadar gelen süreçte mahremiyet kavramının içi tamamen boşaltılarak yozlaşmış ve batı toplumunun boyunduruğu altına giren bir toplum ve ilişkiler yerini almıştır. Partner üyeleri ve bireyler elinin altındaki sosyal medya aracılığı ile kendi bedenlerini, özel alanlarını hatta yatak odasını bile tek tuşla binlerce kişiye sunmaktadır. Böylelikle toplumun en küçük yapı taşı olan aile kurumunun temeli ve mahremiyetini yerle bir etmekte, partnerler arasındaki güven ve ciddiyeti zedelemektedir. Mahremiyet Türk toplunda önemli bir yere sahiptir. Kadın ve erkeklerde, aile ve ilişkilerde birbirimize karşı saygı ve özel alan, bizi biz yapan aidiyet gibi değerler mahremiyet kavramına dahil edilmektedir. Bu değerlerin yok sayılması toplumsal çürümeye ve travma toplumunu oluşturmaya zemin hazırlamaktadır. Bu yüzden sosyal medya mecralarını özel konfor alanını, partnerimize olan saygıyı ön planda tutup ölçülü davranarak toplumsal değer ve etik kurallarını ihlal etmeden kullanmak partner ve sosyal ilişkilerimizi daha güçlü tutacağı hiç şüphesiz yadsınamaz.

REKLAM ALANI
YAZARIN EKLEMİŞ OLDUĞU YAZILAR
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.